nullsix Kıdemli Üye

Kayıt Tarihi: 29-Ağustos-2010 Gönderilenler: 6274
|
Gönderen: 09-Mart-2014 Saat 23:30 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sema Pekdaş
Balkan göçmeni bir babanın ve Burdurlu bir annenin çocuğu olarak 1957 yılında Burdur’da doğdum.
Ablamla
beraber çok güzel bir çocukluğumuz oldu. Çok kitap okuduk. O günlerin
İl Halk Kütüphanesi çocukluğumuzun en aydınlık, en eğlenceli oyun
bahçesi gibiydi. Sinema, radyo ve gazete okumalarıyla dolu günlerimiz
geçti. Türkiye’yi ve dünyayı takip eden, güncel siyasetin ilgiyle takip
edildiği bir ailede büyüdük. Hem özgürce sokaklarda oynadık, hem de
sorumlu yurttaş olma bilinciyle yoğrulduk.
Aralık 1969'de
Ortaokul 2. sınıf öğrencisi iken, TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası)
tarafından yürütülen ve dört gün süren Büyük Öğretmen Grevi siyasete
ilgi duymamda ilk kilometre taşı oldu.
1970'deki 15- 16 Haziran
İşçi Direnişi okumalarıma yön veren en önemli gelişmeydi. Ardından
ortaokul son sınıftayken 12 Mart'ı yaşadık. Bir sene sonra Kızıldere
katliamı, Denizlerin idamı gibi insanlık trajedilerine şahit olarak
büyüdüm.
1974 Eylülü’nde ODTÜ yıllarım başladı.
ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi'nin kuruluşuyla öğrenci temsilcisi oldum.
Bu dönemdeki demokratik öğrenci hareketi içinde yürüttüğüm mücadele, kişisel tarihim içinde özel bir sayfadır.
Ankara’daki
günlerim demokratik öğrenci mücadelesiyle sınırlı kalmadı. Daha o
günlerde kadın sorunu üzerine kafa yorardık. AKD (Ankara Kadın Derneği)
kurucuları arasında yer aldım.
Derken 12 Eylül karanlık bir bulut
gibi üzerimize çöktü. Öğrenimime ara vermek zorunda kaldım. Bu arada
evlendim ve sevgili kızımız doğdu.
O günlerde benimle birlikte
birçok arkadaşım ve milyonlarca insan 12 Eylül'ün hukuksuz düzeni
altında zorlu bir yaşam mücadelesi veriyordu. Bu durum karşısında ne
yapabilirim, diye düşündüm ve öğrenim hayatıma hukuk alanında devam
etmeye karar verdim.
9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesine
kayıt oldum. 1986 yılından bir hukuk insanı olarak mücadele hayatına
yeniden atıldım. 1987 yılında İzmir Barosu üyesi bir avukattım artık.
Avukatlık
mesleği yanında, insan hakları ihlalleri konusunda aktif çalışmak
amacıyla 1990-92 yıllarında İHD İzmir Şubesi yönetimine girdim. 12
Eylül'de kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği'nin yeniden açılması
sürecinde rol aldım.
Bu yıllar, en büyük insan hakkı ihlallerinin
yaşandığı dönemlerden biriydi. Bu dönemde, insan hakları
savunucularıyla birlikte Türkiye’nin sesi olmaya çalıştık.
1995
Aralık ayında Manisalı on altı genç gözaltına alınarak on bir gün
boyunca işkence gördüler. “Manisalı Gençler” olarak anılan bu
yargılamada dava avukatı olarak görev aldım. Manisalı Gençler Davası,
kamuoyuna mal olan, işkencenin cezalandırılmasının mümkün olduğu,
dayanışmanın en üst boyutta yaşandığı bir davaydı. Savunma avukatı
olarak görev alırken yaptığım savunmalar nedeniyle sanık oldum ve
yargılandım.
Bu mücadele, gözaltı süresinin düşmesine, gözaltında
avukat görüşünün düzenlenmesine, işkencenin ceza yasasında
tanımlanmasına, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun işkence ile ilgili içtihat
oluşturmasına zemin oluşturan Türkiye'nin en önemli davalardan biri
oldu.
1980'li yılların sonları kadınların, kendileri için söz
söylemeye, taleplerde bulunmaya başladıkları yıllardı. Bu süreçte biz
de, İzmir’de kadınlar olarak İzmir Kadın Platformu'nu oluşturduk.
Öncelikli hedefimiz, hem Medeni Kanun’da kadına yönelik ayrımcılık
içeren maddelerin değişmesi için çalışmak, hem de kadına yönelik şiddete
karşı mücadele etmek ve bu mücadeleler için kadın dayanışmasını
yükseltmekti. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çeşitli kampanyalar ve
etkinlikler düzenledik. Kadın mücadelesinde ve etkinliklerinde olmaya
hep gayret ettim. 1992 tarihinden 1999 tarihine kadar Balçova
Belediyesi’nin tek kadın belediye meclis üyesiydim. Bu dönemde İzmir
Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili görevini yerine getirdiğim
gibi, Yüksel Çakmur'un Başkan Vekilliği de yaptım. Görev yaptığım sürede
başta Hukuk Komisyonu olmak üzere çeşitli komisyonlarda çalıştım.
1997 yılında yapılan CHP İl Kongresinde, Kongre Divanı'nda görev yaptım.
Bu
dönem boyunca kadın ve insan hakları alanındaki çalışmalarıma da hiç
ara vermedim. Özellikle, kadına yönelik şiddete karşı koruma tedbirinin
uygulanmasının öğrenilmesi ve yaygınlaşması başlıca çalışma alanımızdı.
2003 yılında, Sosyal Demokrasi Derneği İzmir Şubesinin kurucuları arasında yer aldım.
2010'da
Çağdaş Avukatlar Grubunun Başkan adayı olarak girdiğim İzmir Barosu
seçimini 6 erkek aday karşısında kazandım ve 102 yıllık İzmir barosunun
ilk kadın başkanı olarak kazandım.
2012 yılında oylarımı %70 oranında arttırarak ikinci kez İzmir Barosu başkanı oldum.
Başkanlığım
süresince mağdurun kimliğinden kaynaklanan herhangi bir ayrımı
gözetmeksizin, her türlü insan hakkı ihlaline karşı mücadeleyi vermeyi
esas kabul ettim. Baro olarak, Ergenekon Davası, Balyoz Davası, Hopa’da
Metin Lokumcu Davası, İzmir Büyükşehir Davası, İlhan Cihaner Davası,
ÇHD'li avukatların davaları gibi farklı kesimlerin maruz kaldığı bütün
hukuksuzlukları takip ettik, müdahil olduk.
Etkin bir baro ve
etkin bir hukuk mücadelesi için hem mesleki bilgilerimizi arttırmak hem
de gündeme ilişkin gelişmelere yönelik çalışmaları gerçekleştirmek hep
gündemimizde oldu.
Şiddet mağduru kadınların adli süreçlerde
yalnız kalmamaları, adliyedeki işlemlerinde avukat yardımından
yararlanmaları için Adliye içinde Baro Bürosu oluşturduk. Kent ve Çevre
komisyonumuzla çevre ve kent için başta İzmir olmak için Türkiye’nin pek
çok yerinde olduk, davalar açtık, etkinliklerde yer aldık. Türkiye’nin
en önemli sorunu olan göç ve iltica konusunu gündemine alan ilk Baro
olduk.
Haziran 2013'de ülkemizi saran Gezi direnişi boyunca
protesto ve gösteri haklarının savunulması için verilen mücadelenin
içinde yer aldım. Hukukçu ve hak savunucu arkadaşlarımla beraber,
toplumsal muhalefet hakkının kullanılmasının engellenmesine karşı çıktık
ve bu haklarını kullanan insanların yakalanma ve gözaltına alınmaları
halinde avukat yardımından yararlanmalarını sağladık.
Özellikle,
İzmir'de Gezi direnişinin ilk günlerinde süren polis şiddetini
engellemek ve sorumluları teşhir etmek için arkadaşlarımla beraber aktif
bir müdahillik yürüttük. Kararlı tavrımız, kanunsuz polis şiddetini
geriletti ve kamuoyu nezdinde mahkum etti.
Eşim uzun yıllar süren
ticari hayatına nokta koydu. Şimdilerde emekliliğini tadını sürüyor. 35
yıllık evliliğimizde biz hep birbirimize destek olduk, sırt sırta
verdik, kol kola yürüdük. Pek çok sıkıntıyı birlikte aştık. Kızım
Candan, bazen benim annem, bazen arkadaşım oldu. İzmir Tevfik Fikret
Lisesi’nden sonra Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni
bitirdi. Yaklaşık 12 yıldır çeşitli medya organlarında dış habercilik
yapıyor. Dış dünyayı takip etmeme neden olan kızım, herhalde sürekli
öğrenmem kendimi geliştirmem için beni motive eden öğretmenim.
Yaşamım
boyunca adalet, hukukun üstünlüğü, insan hakları için uğraş verdim.
Şimdi yöneticilik ve yerel yönetim deneyimi ile birlikte Konak'ı,
Konaklılar için ve Konaklılarla beraber yönetmeye talibim.
|